Sigara Alkol ve Madde Bağımlılığı

Alkol Bağımlılığı

Alkol bağımlılığı, diğer adıyla alkolizm kişinin alkollü içkilere tutkuyla bağlanması ve alkol miktarını gittikçe arttırması ve alkol almayı durduramaması durumudur. Alkol bağımlılığını Dünya Sağlık Örgütü (1960), “İçki içmenin işine engel olduğunu değil de, işinin içki içmesine engel olduğunu düşünmeye başlama” olarak tanımlamıştır.

Alkolizm tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelmiştir. Hayatta birçok faktör, içmeye karar vermeyi, küçük yaşlarda alkolle alakalı sıkıntılar yaşamayı ve ileride bağımlılık geliştirmeyi etkilemektedir. Alkol bağımlılığı tek bir nedene bağlanamamakla birlikte alkol bağımlılığının nedenleri incelendiğinde, biyolojik, sosyokültürel ve psikolojik etmenler dikkati çekmektedir. Psikolojik olarak; gerginlik ve stres azaltma, kişinin güçlü hissetmesini sağlama ve psikolojik acıları azaltma amaçlı alkol içilmektedir.

 Alkollü içki içildiği zaman kişiye geçici keyif ve sarhoşluk verir. Zamanla vücut bu içeceğin etkisi altına girerek kötüye kullanım ya da bağımlılığa doğru ilerlemektedir. Ayrıca alkol bağımlıları olumsuz fiziksel ve psikolojik problemlere rağmen alkol almayı sürdürmektedirler. Alkol kullanan bireylerde uzun süreli alkol alınmadığında ya da alkol alımının azaltılmasından sonra yoksunluk belirtileri oluşmaktadır. Yoksunluğun vermiş olduğu bu belirtilerden kaçınmak amacıyla alkol alırlar. Bağımlılık ilerleyen zamanlarda tolerans geliştirerek alkol alımı eski haline döndüğünde tüketim hızı daha çok arttırmaktadır. Bağımlı kişilerin vücutları, alkolün varlığına alıştığı için içmeyi durdurdukları anda fiziksel ve ruhsal rahatsızlık yaşamaktadırlar. Bu rahatsızlıklar, gerginlik, uyku hali, terleme, titreme, çarpıntı, iştahsızlık ve aşırı durumlarda halüsinasyon olabilir. Alkol kullanımı mide, karaciğer, kalp rahatsızlıkları, kanser gibi sağlıkla ilgili sorunlara sebep olabilir.

 

Sigara Bağımlılığı

Nikotin bağımlılığı, rahatlamak ya da yoksunluk belirtilerini gidermek için nikotin almak, giderek artan miktarlarda kullanmak, başarısız bırakma girişimleri, zararları bilinmesine rağmen içmeye devam etme ve sosyal-mesleki işlevsellikte bozulmayı içermektedir. Dünya Sağlık Örgütü sigarayı en önemli önlenebilir hastalık nedeni olarak tanımlamaktadır. Dünyada her yıl sigara bağımlılığı olan yaklaşık 4,9 milyon kişi çeşitli hastalıklarla yaşamını yitirmektedir.

 Sigarayı bırakma döneminde de öfke, yoksunluk, bunaltı, madde arama davranışı, yoğunlaşma güçlüğü, huzursuzluk, sabırsızlık, iştah artışı, açlık hissi ve şeker isteği gibi kesilme belirtileri gözlenmektedir.  Tüm bunlar sigara arama davranışını artırmakta, giderek kullanılan miktarın artmasına, eş deyişle tolerans gelişmesine yol açmaktadır. Sağladığı gevşeme, zihinsel uyarılma, sigara kullanımını artırmakta ve bırakmayı güçleştirmektedir. Depresyon, Anksiyete bozuklukları ve diğer madde kötüye kullanım şekilleri sigara içicilerin üçte birinde görülmektedir. Sigara içme süresi ve miktarı ile yaşanan sorunlar arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Sorunlar arttıkça sigara içme, sigara içme arttıkça da ruhsal ve fiziksel sorunlar artmaktadır.

Madde Bağımlılığı

Madde bağımlılığı başta gençler olmak üzere herkesi etkileyen biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan ve toplum sağlığını tehdit eden ciddi sorunlardandır.  Kültürel ve sosyal bağların zayıflaması ve başta internet olmak üzere teknolojinin kötü amaçlarla da kullanılmaya açık olması gibi etmenler gençlerin madde kullanımına yönelmesine neden olmaktadır. Gençler eğlenmek, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak, sorunlarından uzaklaşmak, heyecan aramak gibi farklı nedenlerle de madde kullanmayı deneyebilmektedir. Ayrıca genç kesimin sigara, alkol ve madde kullanımına zemin hazırlayan çok sayıda risk etkeni tanımlanmaktadır. Bu risk etkenleri aile, arkadaş ortamı, okul, bireyin kişisel özellikleri, diğer riskli davranışların görülmesi, toplumsal ve çevresel faktörler olarak sıralanmaktadır.

Fakat uyuşturucu olarak kullanılan maddeler merkezi sinir sisteminin farklı bölümlerini etkileyerek fiziksel ve psikolojik tahribatlar oluşturmaktadırlar. 

Aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi normal yaşam ve davranışlarından uzaklaştırır.

Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmlarına/kanamalarına sebep olur.

Tüm iç organların zarar görmesine ve buna eşlik eden bir dizi hastalığa neden olur.

Zehirlenmelere ve bu yolla gelen ölümlere sebep olur.

Uyuşturucular, bireyin çevreye uyum yeteneğini azaltır. Bağımlı giderek aileden ve çevresinden kopararak, yalnızlaşır. Çoğu zaman bu tabloya ağır bunalımlar eşlik eder.

 

Önleyici Faktörler ise;

Önleyici faktörler

  • Uyuşturucu maddeler ile ilgili yaşa uygun doğru bilgilenme

  • Güçlü ve pozitif aile bağları

  • Aile içi kuralların açık olması ve herkesin bunlara uyması

  • Okul, STK’lar ve kulüpler gibi kurumlarla güçlü bağlar kurmak 

 

Bağımlılık yapıcı maddeler ve madde kullanımı ile mücadele, günümüzde çözüm bekleyen öncelikli sorunlardandır. Bu sorun, yapısı gereği çok taraflı ve koordineli bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Madde kullanımı ve bağımlılığı ile etkin bir şekilde mücadele edebilmek  bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığı için oldukça önem arz etmektedir. Bağımlılığın önlenmesinde ve tedavi sürecinde sağlık ekibi üyelerinin işbirliği ve uyum içinde çalışması gerekir. Özellikle ilgili hekimlerin desteği, psikoterapi süreci ve sosyal çevrenin desteği bağımlılık üzerinde etkilidir. 

 

 

Kumar Bağımlılığı

Kumar, bir bireyin daha da değerli bir şey elde etme umuduyla değerli bir şeyi riske atmasıdır. Kumar bağımlılığı, kişinin hayatını olumsuz etkilemesine rağmen kumar oynamaya devam etmesi duyduğu için kontrol edilemez bir dürtüdür.   Genetik yatkınlık, yüksek düzeyde depresyon veya kaygı, dürtüsel ya da antisosyal kişilik yapısı, düşük özgüven, sosyal destek yetersizliği ya da aile ihmali ve istismarı gibi nedenler kumar bağımlılığının başlamasında ya da devam etmesinde etkili olduğu görülmektedir. Yine erken yaşta kumar oynamaya başlama, erkek olma, aile ya da arkadaştan modelleme, problemlerle yetersiz başa çıkma becerisi, var olan bir duygu durum bozukluğu, başka bir bağımlılık kumar bağımlılığı anlamında risk faktörleridir. Travma ve kumar bağımlılığı arasındaki özellikle son yıllarda yapılan çalışmalar ciddi bir ilişkinin var olduğunu göstermektedir.   

  Kumar çoğu zaman oynayan kişinin ruh sağlığını, sosyal ilişkilerini, ekonomik durumunu olumsuz etkiliyor olsa da sadece eğlence için oynanan çok fazla kazanca bağlı olmayan durumlarda bulunmaktadır. Bu ayrımı “Masum Kumar” ve “Marazi Kumar” şeklinde yapabiliriz.

  Masum Kumar: Toplumsal kumar diye de anılan masum kumar, hangi oyun aracıyla oynanırsa oynansın, kazanç amacının bulunmadığı oyunlardır. Kibar insanlar tarafından oynandığı ifade edilir. Kazanmak ya da kaybetmek onlar için sadece bir eğlencedir. Çünkü ortada büyük miktarda para yoktur  

Marazi Kumar: Para üzerine oynanıp, sonuçta kazananın ya da kaybedenin bulunduğu oyunlardır. Önceden ileri sürülen para ya da malın kendisi ya da katları oranında kazanılması ya da kaybedilmesi söz konusudur. Çoğunluk içerden gelen bir dürtü ile oynanır. Kumarbaz, bir oyun karşısında kolayca dürtülerek kumara girişebilir. Bu durum, para bitince ya da dürtü sona erinceye kadar sürer.    

Kumarın etkileri; 

  1. Ailedeki güven ortamı kaybolur.

  2. Ailede maddi kayba yol açar ve bu kayıplar yüzünden psikolojik, ailevî ve toplumsal sorunlar ortaya çıkar (boşanma, aile içi şiddet gibi). 

  3. Çalışma, alın teri, hak ve hukuk gibi toplumun temeli olan anlayışlar itibardan düşer.

  4. Toplumsal ahlâk yara alır.

  5. Menfaat ve kazanma hırsı bütün toplumsal ilişkilere yansır.

  6. Toplumdaki huzur ve güven zedelenir.

            Neler Yapılabilir?

Kumar oynanan yerlerden ve internette kumar oynatılan sitelerden uzak durmalıdır.

Kumar oynama düşüncesini oluşturan şeylerden uzaklaşmalıdır (at yarışı programları, casino reklamları, piyango biletleri vs.)

Kumarla ilgisi olan kişilerden uzak durmalıdır.

 

Kalyoncu, A. ve Mırsal, H. (2000). Alkol kullanım bozuklukları. Psikiyatri Dünyası, 4(1), 22-30.

Kalyoncu, Ö.A. (2010). Plastik Düşler. İstanbul: Kapital.